Erken Doğum ve Ebeveyn-Bebek İlişkisi Üzerindeki Etkileri

Erken Doğum ve Bebek Gelişimi Üzerindeki Etkileri

Erken doğan bebekler, tıbbi literatürde prematüre olarak adlandırılır ve bu bebekler genellikle doğum sonrası yoğun bakım ünitelerine yerleştirilirler. Bebekler, gelişimlerini anne karnında tamamlayamadıkları için birçok sağlık riskiyle karşı karşıya kalır: solunum sorunları, zayıf bağışıklık sistemi, sindirim problemleri ve nörolojik gelişim sorunları gibi. Bu durum, ebeveynlerde yoğun bir stres, kaygı ve çaresizlik duygusu yaratabilir. Ebeveynler, bebeklerinin yaşam mücadelesi içinde duygusal olarak tükenmiş hissedebilirler.

Bebeklerin yoğun bakımda kaldığı dönemde, ebeveyn-bebek etkileşimi minimum seviyede olabilir. Bu, fiziksel temasın sınırlı olmasına, annelik ve babalık rollerinin tam anlamıyla devreye girmesinin gecikmesine neden olur. Oysaki doğum sonrası dönem, normal koşullarda, bebeğin anne-babayla güvenli bağlanmayı geliştirdiği kritik bir süreçtir. Bu nedenle, erken doğumla dünyaya gelen bebeklerin ebeveynleri, güvenli bağlanmanın kurulmasında çeşitli engellerle karşı karşıya kalabilirler.

Erken Doğum Sonrası Anne ve Babaların Psikolojik Durumu

Erken doğum, ebeveynlerde travma etkisi yaratabilir. Özellikle anne, hem fiziksel hem de psikolojik olarak yıpranmış olabilir. Gebelik sırasında doğuma kadar olan süreçte yaşanan hormonal değişiklikler, erken doğumun yarattığı şokla birleştiğinde, annenin depresyon ve anksiyete yaşama riski artar. Doğum sonrası depresyon, erken doğum yapmış annelerde daha yaygındır ve bu durum, bebeğiyle kuracağı duygusal bağı da olumsuz etkileyebilir. Yapılan araştırmalar, erken doğan bebeklerin annelerinde, postpartum depresyon oranının %40’a kadar çıkabildiğini göstermektedir (Horwitz ve arkadaşları, 2015).

Babalar da bu süreçte yoğun bir kaygı ve çaresizlik yaşayabilir. Babanın doğum sonrası süreçteki rolü genellikle destekleyici olarak tanımlansa da, erken doğum durumunda babalar da psikolojik olarak zorlanabilir. Bazı babalar, eşlerine ve bebeklerine yardımcı olma konusunda yetersiz hissetme duygusuyla başa çıkmakta zorlanabilir. Aynı zamanda, bebeklerinin sağlık durumu ile ilgili endişeler babalarda da anksiyete ve depresyonu tetikleyebilir.

Erken Doğumun Ebeveyn-Bebek Bağlanmasına Etkisi

Bağlanma teorisine göre, bebek ile ebeveyn arasındaki güvenli bağlanma, bebeğin sağlıklı psikososyal gelişimi için kritik bir öneme sahiptir. John Bowlby’nin geliştirdiği bu teoride, bağlanmanın oluşumunda fiziksel yakınlık ve duygusal temasın önemi vurgulanmaktadır. Ancak prematüre bebeklerde, bu bağlanma süreci zorlaşabilir. Yoğun bakım ünitelerinde uzun süre kalan bebekler, ebeveynleriyle sürekli fiziksel temas kurma fırsatından mahrum kalabilir. Ebeveynler de bebeklerine zarar verme korkusuyla dokunmaktan kaçınabilirler.

Bu koşullar altında, erken doğum ebeveyn-bebek ilişkisini zayıflatabilir. Bebeğin yoğun bakımda kaldığı dönemde, ebeveynler bebekleriyle geçirecekleri zamanı kaybettikleri için bağlanma sürecinde eksiklikler oluşabilir. Ancak burada tıbbi bakımın ve aileye sağlanan psikolojik desteğin önemi devreye girer. Erken doğum yapan ailelere sağlanan “kanguru bakımı” gibi yöntemler, anne ve babaların bebekleriyle ten tene temas kurmasını sağlar ve bu durum bağlanmayı güçlendirir. Bu tür yöntemlerin erken doğan bebeklerin duygusal ve fiziksel iyileşme sürecine olumlu katkıda bulunduğu bilinmektedir (Feldman ve arkadaşları, 2012).

Ebeveynlerin Stresi ve Bebek Üzerindeki Etkileri

Erken doğan bir bebekle ilgilenmek, ebeveynler üzerinde büyük bir psikolojik baskı oluşturur. Özellikle sürekli hastane ziyaretleri, bebekle doğrudan ilgilenememe, ileride karşılaşılabilecek sağlık sorunlarına dair endişeler, ebeveynlerin uzun süreli bir stres yaşamasına neden olabilir. Bu kronik stres, sadece ebeveynlerin ruh sağlığını değil, aynı zamanda bebeklerinin gelişimini de olumsuz etkileyebilir. Yapılan çalışmalar, anne babalarının stresli olduğu ortamda büyüyen bebeklerin, ileriki yaşamlarında da daha fazla anksiyete ve duygusal bozukluklar geliştirme riski taşıdığını göstermektedir (McEwen, 2007).

Destek Sistemleri ve Müdahale Yöntemleri

Erken doğan bebeklerin ebeveynleri, bu zorlu süreci atlatabilmek için güçlü bir sosyal destek sistemine ihtiyaç duyarlar. Aileler, arkadaşlar, sağlık profesyonelleri ve ruh sağlığı uzmanları, bu süreçte ebeveynlere hem duygusal hem de pratik destek sağlayabilir.

Psikolojik müdahaleler de bu sürecin önemli bir parçasını oluşturur. Erken doğum yapan anneler ve babalar için bireysel ya da grup terapileri, duygusal dayanıklılıklarını artırabilir. Bu süreçte yaşanan kaygılar, suçluluk duygusu ve yetersizlik hisleri, terapiyle ele alınabilir. Aynı zamanda, aile danışmanlığı hizmetleri, ebeveynlerin birbirlerine destek olmalarını teşvik edebilir ve aile içi bağları güçlendirebilir.

Erken doğum, hem ebeveynlerin psikolojik sağlığı hem de bebekleriyle kuracakları ilişki açısından önemli zorluklar yaratabilir. Ancak bu süreçte aileye sunulan destekler ve ebeveynlerin duygusal dayanıklılıkları, bu zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olabilir. Erken doğumun yarattığı psikolojik etkilerle başa çıkabilen ebeveynler, bebekleriyle sağlıklı bir bağ kurma ve uzun vadede olumlu bir ebeveyn-bebek ilişkisi geliştirme şansına sahiptirler.

Bu yüzden erken doğum sonrası süreçte, ebeveynlerin ruh sağlığının desteklenmesi ve bebekleriyle bağlanma sürecinin güçlendirilmesi büyük bir önem taşır. Destek sistemlerinin etkin kullanımı ve bilinçli ebeveynlik, erken doğan bebeklerin sağlıklı bir şekilde gelişmesine katkıda bulunacaktır.

Psk.Dnş.Derya Karataş

 

Kaynakça:

  • Hoffenkamp HN, Tooten A, Hall RA, Croon MA, Braeken J, Winkel FW, Vingerhoets AJ, van Bakel HJ. The impact of premature childbirth on parental bonding. Evol Psychol. 2012 Aug 17;10(3):542-61. doi: 10.1177/147470491201000311. PMID: 22947677; PMCID: PMC10480959.

‘’Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına başvurunuz.’’