CİCİ(2022)
Yönetmen: Berkun Oya
Geçmişi ne kadar bırakabiliriz ardımızda? Bu mümkün müdür yoksa örtbas ettiğimiz her şey bir gün yüzeyde belirmek zorunda mıdır? Cici, geçmişle bugünü aynı anda aktarıyor seyirciye. Filmin başında bugün olarak izlediğimiz sahnelere arada başka sahnelerin karıştığını görüyoruz. Karışan bu sahneler ise farklı bir gerçekliğe ait gibi gözükse de ortak özelliklere sahip. Yemek masasındaki yalnızlık, hasta yatağındaki çaresizlik gibi. Film ilerledikçe aslında bugüne ait olduğunu varsaydığımız sahnelerin karakterlerin çocukluk ve gençlik yıllarına ait olduğunu anlıyoruz. Bugünün içerisine sinen geçmişin kocamanlığı şaşırtıcı ama bir o kadar da gerçek.
Bir hastalık sonucunda babalarını kaybeden üç kardeş anneleriyle birlikte farklı bir şehre taşınırlar. Aradan yıllar geçer ve kardeşlerden biri, babasıyla kurduğu ilişkide travmatik bir anıyı belleğinde en çok taşıyanı, geçmişin filmini çekmek için bu eve geri döner. Tabii yanına ailenin diğer üyelerini de alarak. Bu geri dönüş hem anne hem de kardeşler için oldukça zorludur. Çünkü beraberinde bir sırrın ifşasını da getirecektir.
Ergenlik aşkından koparılan Saliha’nın yıllar sonra annesiyle hesaplaştığı anı görürüz bir karede. Tabii tam bir hesaplaşma denilebilir mi bilinmez. Çünkü anne yatağında her şeyden habersiz yatmaktadır. Bu kare babanın hasta yatağını hatırlatır bize. Ancak orda henüz bir hesaplaşma olamamıştır. Sanki tüm aile evin babasıyla hesaplaşmak için geri dönmüştür. Şiddetin son derece sıradanlaştırıldığı toplumumuzda karısını dövmediği için bunu bir lütuf gibi sunan Bekir’in sözlerinde duyarız bu normalleştimeyi. Eğitim almanın, otoritenin onayına bağlı olduğunu ve ancak o ortadan kalktığında mümkün olduğunu yemek masasında Kadir’in ‘’Biz okuyacak mıyız baba?’’ sorusuna babasının alaycı cevabında duyarız. Ebeveynlerin çocuklarını geleceğe yatırım olarak görmelerini, onların bağımsızlaşmasına izin vermeyişlerini ve endişelerini ‘’Bize yaşlanınca kim bakacak onlar okursa?’’ diyen Bekir’in sözlerinde okuruz
Evet, evden ayrılış vardır ancak bu bir ayrılma değil terk ediştir. Belki de bu yüzden gerçekten ayrılmak için geride kalanlar o eve geri dönerler. Bu bize insanın özgürleşmesinin ancak kendi ruhsallığına, yani evine dönmesiyle mümkün olduğunu hatırlatır. Ötekilerin ağırlığını ruhumuzdan boşaltmadığımız sürece her zaman geçmiş bugünü daha fazla yiyecek ve zaman dilimi değişse de o masada yalnız kalan bir çocuk daima kalacaktır. Çünkü tamamen silmek hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Yaşanılanların ağırlığı taşınmayacak kadar arttığında her şeyi unutmak isteyecek ve belki de Havva gibi yaşlı bir çocuk olacağızdır. Ancak yine de geçmiş ve sırlar bilincin açılan yarıklarından dışarı sızmanın bir yolunu bulacaklardır. Yani seçtiğimiz yol ne olursa olsun geçmiş her daim dışarı sızmanın bir yolunu bulacaktır. Eksik olan ve iyileştirecek olan şeylerden biri ise kuşkusuz ki şefkat ve anlayıştır. Tıpkı yüzümüzü okşayıp ‘’Cici’’ dememiz gibi.
Uzm.Psk.Dnş.Miralem Dilan Gür
Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz.