Otantiklik, kişinin gerçek benliğini ortaya koyarak, ötekilerden olabildiğince bağımsız kendi duygu ve düşüncelerine uygun eylemlerde bulunması olarak tanımlanmaktadır. Otantik yaşam, kişinin kendine yabancılaşmadan, istek ve arzularıyla uyumlu bir yaşam sürmesini kapsar. Bununla birlikte, değerlerle sürdürülen yaşam arasında da bir uyumun varlığından söz edilebilir.
İnsanın sosyal bir varlık olması, ötekilerin söylemlerinden, değer yargılarından ve inançlarından etkilenmesine neden olur. Bu etkilenme, kişinin gerçek benliğine yabancılaşmasına neden olacak kadar şiddetli olduğunda ise, otantik olmama durumu belirir. Kişi, ötekilerin onay ve takdirini kazanmak için eylemde bulunabilir, ötekilerin beğenebileceğini varsaydığı seçimler yapabilir ya da kabul görmek için içten içe inanmadığı değerlere uygun bir hayat sürebilir. Nihayetinde, ortaya çıkan uyumsuzluk kişinin eylemlerinin sorumluluğunu almasını da güçleştirir. Yapılan seçimlerin ve alınan kararların suçlusu ötekiler olur. Öznesi olunan hayat, sahip çıkılan bir hayat olmaktan uzaklaşır. Otantik olmak, ötekilerden farklı olmak ya da yapılmamış, denenmemiş olanı deneyimlemek demek değildir. Her ne yapılıyorsa, sonucuna sahip çıkabiliyor olmak demektir. Yaşamın her alanı buna dahildir. İşte, yakın ilişkilerde, sosyal yaşamda ya da gündelik kararların herhangi bir aşamasında, kısacası seçimin olduğu her anda otantik olma ya da olmama meselesinin belirmesi kaçınılmazdır.
Çalışmalar, otantik olmak ile bazı kavramlar arasında olumlu bir ilişkinin olduğunu ortaya koymuştur. Kişinin, kendi gerçek benliğine uygun bir yaşam sürdürme ihtimali arttıkça psikolojik iyi oluş halinde de artış olacağı; otantiklik ve benlik saygısı arasında pozitif bir ilişki olduğu ve kendi potansiyellerini ortaya koymalarının kendi duygu ve düşüncelerine uygun bir hayatı yaşıyor olmalarıyla ilişkili olduğu ortaya konulmuştur (Gül, 2010).
Denilebilir ki, otantik olmak kişinin ortaya koydukları ve hissedip, düşündükleri arasında ahengi yakalamış olmasıdır. Elbette ki, benlik inşa edilirken ötekilerden etkilenilecektir. En nihayetinde, kişi kendini ilişkiler ağı içerisinde tanır, geliştirir ve isterse değiştirir. Bu nedenle, benliğin inşası süreci yaşam son bulana kadar devam eder. Ancak, ötekilerin doğrularına göre kararlar almakla o doğruları kişisel duygu ve düşüncelerin süzgecinden geçirdikten sonra karar almak arasında fark vardır. Birinde hem karar alanın kendi sesi hem de ötekilerin sesleri varken; diğerinde sadece ötekiler vardır. Bu da iç dünyanın huzursuz ve sürekli bir mücadele alanı olmasına davetiye çıkarır.
Uzm.Psk.Dnş.Miralem Gür
Kaynakça:
Gül, A. (2010). Benlik düzenleme odakları, otantiklik ve ilişkisel/özerk benlik ketlenmesi (Master’s thesis, Sosyal Bilimler Enstitüsü).
’’Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına başvurunuz.’’