Yalnızlıkla ilgili birden çok bakış açısı vardır. İnsanın ilişkisel bir varlık olduğu düşünüldüğünde yalnızlık üzerine düşünülmesi ve tanımlamalarında farklılıklar olması anlaşılırdır.
İlişki temelli yapılan açıklamalardan biri; yalnızlığı, kişinin mevcut ilişkileri içerisinde yakınlıktan mahrum hissettiği ve doyum almadığı durumlardaki deneyimi olarak açıklamaktadır. Yakın çevresindeki kişiler tarafından anlaşılmadığını hissetme, duygusal yakınlık kurmak için atılan adımlarda reddedilme vb. gibi durumlarda kişi kendisini yalnız hissedebilir. Ancak kişi reddedilme korkusuyla gerçek benliğini saklama ihtiyacı hissediyorsa ve ilişkilerinde kendini ortaya koyamıyorsa bu da yalnız hissetmesine neden olacaktır. Bir öteki açıklama ise, yalnızlığın ötekilerin varlığı ya da yokluğundan ziyade insan olma halinin bir parçası olduğu ve varoluşun kendisiyle ilgili olduğudur.
Yalnızlık hissi kökenini farklı kaynaklardan alıyor olabilir. Örneğin, çocukluk yıllarında doyum verici ilişkilerin eksikliği kişinin ilerleyen yıllarda geçmeyen bir yalnızlık hissi taşımasına neden olabilir. Kişi etrafında çok sayıda kimse olsa bile yine de kendisini yalnız hissedebilir. Çünkü yalnızlık tek başına olmaktan çok daha farklı bir kavramdır. Kurulan bağların niteliği kişinin yalnız hissedip etmeyeceğinin de belirleyicisi durumundadır.
Uzun süreli yalnızlık hissi, farklı psikolojik zorlukların yaşanmasına neden olabilmektedir. Bazı araştırmalara göre, çok uzun süre anlamlı ve derin bağlar kuramayan kişilerde kaygı ve depresyonun daha yoğun ortaya çıktığı bulunmuştur (Ulu-Yalçınkaya, 2018).
En nihayetinde insan sosyal bir varlıktır ve ötekine ihtiyaç duyar. Bir gruba ait hissetmek, onaylanmak, kabul edilmek, sevilmek gibi ihtiyaçlar ancak ötekilerle birlikteyken karşılanabilir. Benzer şekilde, sevmek, kabul etmek yani ötekine verebilen olmak da kişinin kendi gücünü ya da sınırlılıklarını tanımasını sağlar. Tüm bunlar besleyen ve büyüten kaynaklardır. Bu kaynaklar olmadığında, kişi kendi içine kapanacak ve izole olacaktır. Büyümemek, ortaya çıkamıyor olmak elbette ki ruhsal anlamda birçok zorluğun da ortaya çıkmasına neden olacaktır. Yalnız olmamak demek kalabalık olmak demek ya da tek başına olmak demek değildir. Önemli olan sağlıklı, yatırım yapılabilen, sürekliliği olan bağlar kurabilmektir. Temelde yalnızlık insan varoluşuna özgüdür. Bu nedenle hissedilen, düşünülen her ne varsa elbette ki paylaşılsa bile her daim eksik kalacaktır. Ancak insan olma halinin diğer bir özelliği ise ötekilere duyulan ihtiyaçtır. Kimi zaman yalnız kalmak kimi zaman ise ötekilere ihtiyaç duyacak olma durumunu kucaklamak yaşanılan zorluğu hafifletecektir.
Uzm. Psk. Dnş. Miralem Gür
Kaynakça:
Ulu-Yalçınkaya, A.(2018). Loneliness with regard to maternal and paternal acceptance-rejection and sibling relationship quality in high school students. Yüksek lisans tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara.
Yalnızlık konulu YouTube içeriğimize buradan ulaşabilirsiniz.
‘’Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına başvurunuz.’’