
Ayrılık anksiyetesi, kişinin bağlanma figüründen ya da evinden uzaklaştığında hissettiği yoğun endişe hali olarak tanımlanmaktadır. Doğumdan sonraki ilk dönemlerde, özellikle bebeğin henüz nesne sürekliliğini kazanmadığı zaman diliminde olası bir ayrılık durumunda yaşadığı kaygı normaldir. Ancak gelişimin ilerlemesiyle birlikte, çocuğun temel bakım vereninden ayrılırken deneyimlemiş olduğu kaygı durumunun şiddetinin azalması ve düzenlenebilir olması beklenir. Ancak, bağlanma figürüyle kurulan bağ sağlıklı olmadıysa ve kişi güvensiz bağlanma stili geliştirdiyse olası bir ayrılma durumunda şiddetli bir kaygı ve korku deneyimleyecektir. Denilebilir ki, ortaya çıkan endişe gelişimle uyumsuz bir niteliğe sahip olacaktır.
DSM-V’te (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) bir bozukluk olarak da yer alan ayrılık anksiyetesi, kaygı bozukluğu tanı sınıflamasının içerisinde yer almaktadır. Durumun kaygı bozukluğu olarak değerlendirilme kriterlerinden biri yetişkinlerde en az altı ay devam ediyor olması, çocuklarda ise bir aylık süreyi kapsıyor olmasıdır (Irmak, 2016).
Ayrılıkla ilgili kaygının ilk olarak, çocuğun evden ayrılıp okula başladığı dönemde gözlemlendiği belirtilmektedir. Bu dönemde, çocuğun okula gitmeyi reddetmesi, somatik belirtiler geliştirmesi ve evden ayrılık durumlarında aşırı kaygı yaşaması gibi değişimler sıklıkla gözlemlenir. Ancak araştırmalar, bazı durumlarda ayrılık anksiyetesinin çocuğun okul için evden ayrılacağı ilk ayrılık zamanından sonra da olabileceğini ortaya koymuştur (Irmak, 2016). Bazı kişilerde, evden ayrılmanın yaratmış olduğu yoğun kaygı ergenlik döneminde de ortaya çıkabilmektedir. Bu durumun farklı sebepleri olabileceği açıktır. Ancak kişinin evden ayrılıp nereye gideceği, orada ne kadar kalacağı, istediği zaman geri dönüp dönemeyeceği gibi etmenler de deneyimlenecek kaygının bir bozukluk düzeyinde ortaya çıkıp çıkmayacağını etkileyebilmektedir. Kişinin zihni, geri döndüğünde aile bireyleriyle tekrar kavuşamama ve onları kaybedebilme düşüncesiyle yoğun şekilde meşgul olur. Olası ayrılık durumunun kayıp endişesini tetiklemesiyle, kişi kendisini sosyal yaşamdan tamamen çekebilir. Sosyal yaşamdan çekilme, arkadaş gruplarıyla evden ayrılmayı gerektiren etkinliklere katılmak istememe ya da akademik/iş yaşamı için evden uzakta olunması gereken durumları tamamıyla eleme, kaygının, kişinin var olan potansiyelini ortaya koymasını, büyümesini ve gelişmesini olumsuz etkileyen bir niteliğe bürünmesine neden olabilir. Elbette ki ayrılıklar kaygı yaratır. Bu olağandır. Ancak ortaya çıkan kaygı hali, kişinin kendini keşfetmesine engel olan, büyümesinin önünü tıkayan bir boyuta ulaştıysa bununla ilgili psikolojik destek alınması iyi olacaktır.
Uzm.Psk.Dnş.Miralem Gür
Kaynakça:
Irmak, M. Y. (2016). Ayrılık anksiyetesi bozukluğu ile ilişkili okul reddi; Bir ergen olgu. Çağdaş Tıp Dergisi, 6(4), 357-360.
’’Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına başvurunuz.’’