Sessiz Zorbalık: Mikroagresyon ve Psikolojik Etkileri

Günümüzde toplumsal ilişkilerde farkında olmadan yapılan, ancak derin izler bırakan davranışlar sıkça karşımıza çıkmaktadır. Bu tür davranışlar arasında özellikle “mikroagresyon” öne çıkmaktadır. Mikroagresyonlar, genellikle bilinçsizce veya kasıtsız olarak yapılan, fakat hedef alınan kişide olumsuz duygular uyandıran küçük, günlük sözlü veya davranışsal saldırılar olarak tanımlanır.

Mikroagresyon Nedir?

Mikroagresyon terimi ilk olarak 1970’lerde psikiyatrist Dr. Chester M. Pierce tarafından kullanılmıştır. Pierce, bu terimi özellikle Afro-Amerikan bireylerin karşılaştığı günlük küçük saldırıları tanımlamak için geliştirmiştir. Ancak zamanla bu kavram, cinsiyet, etnik köken, cinsel yönelim, yaş, dini inanç ve engellilik gibi çeşitli kimlikleri hedef alan ince ve çoğu zaman bilinçsiz davranışları tanımlamak için de kullanılmaya başlanmıştır.

Mikroagresyonlar, basit bir şaka ya da iyi niyetli bir yorum gibi görünebilir, ancak bu ifadeler, hedef alınan kişi için oldukça yıkıcı olabilir. Örneğin, bir kadına “Bu işte kadınlar genellikle başarılı olamaz” demek ya da bir siyahi bireye “Ne kadar da düzgün konuşuyorsun” gibi cümleler kurmak, mikroagresyonlara örnek olarak verilebilir. Bu tür ifadeler, bireyin kimliğini sorgulayan, küçümseyen ve onu dışlayan mesajlar taşır.

Mikroagresyonların Psikolojik Etkileri

Mikroagresyonlar, bireyler üzerinde uzun vadeli psikolojik etkilere neden olabilir. Bu tür deneyimler, özellikle sık tekrarlandığında, bireylerin kendilerini değersiz, dışlanmış ve yalnız hissetmelerine yol açabilir. Mikroagresyonlar, sürekli bir stres kaynağı haline gelerek anksiyete, depresyon ve düşük özgüven gibi psikolojik sorunların gelişmesine zemin hazırlayabilir.

Araştırmalar, mikroagresyonların hedef alınan bireylerde post-travmatik stres bozukluğuna (PTSD) benzer belirtiler ortaya çıkarabileceğini göstermektedir. Bu belirtiler arasında aşırı tetikte olma, uyku bozuklukları ve sürekli endişe hali bulunmaktadır. Ayrıca, mikroagresyonların hedefi olan bireyler, bu tür davranışların sık sık tekrarlandığı ortamlardan kaçınma eğilimi gösterebilir, bu da sosyal izolasyona ve iş performansında düşüşe neden olabilir.

Mikroagresyonlarla Başa Çıkma Yöntemleri

Mikroagresyonlarla başa çıkmanın ilk adımı, bu tür davranışları tanımlayabilmek ve farkında olmaktır. Farkındalık, hem mikroagresyonların kaynağı olan bireyler hem de hedef alınanlar için kritik öneme sahiptir. Bir mikroagresyonun kurbanı olduğunuzu fark ettiğinizde, durumu net bir şekilde ifade etmek ve sınırlarınızı belirlemek önemlidir. Örneğin, size yönelik bir mikroagresyonla karşılaştığınızda, “Bu ifadeyle ne demek istediğinizi anlayamadım, açıklayabilir misiniz?” gibi sorular sorarak durumu açığa kavuşturabilirsiniz.

Mikroagresyonları yapan bireyler için ise eğitici faaliyetler ve empati geliştirme çalışmaları büyük önem taşır. Çeşitlilik eğitimi ve duyarlılık çalışmaları, bu tür davranışların farkına varılmasına ve önlenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, mikroagresyonları hedef alan bireyler, sosyal destek ağlarını güçlendirmeli ve gerekirse profesyonel yardım almalıdır.

Mikroagresyonlar, toplumsal ilişkilerde sıkça karşılaşılan ancak genellikle göz ardı edilen bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu küçük, ancak yıkıcı davranışlar, bireylerin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir ve toplumsal uyumu zedeleyebilir. Mikroagresyonlarla mücadele etmek için bireylerin farkındalık düzeyini artırmak, empati geliştirmek ve çeşitliliği kucaklayan bir toplumsal yapıyı desteklemek gerekmektedir. Bu doğrultuda, her birey, hem kendi davranışlarını sorgulamalı hem de çevresindekilere bu konuda destek olmalıdır.

Psk.Dnş.Derya Karataş

Kaynakça:

  • Sue, D. W., Capodilupo, C. M., & Holder, A. M. B. (2008). Racial Microaggressions in the Life Experience of Black Americans. Professional Psychology: Research and Practice, 39(3), 329-336.

’’Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına başvurunuz.’’