Sosyal dışlanma, kişinin ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel anlamda birçok imkandan, içinde yaşamış olduğu toplumdan kısmen ya da bütünüyle kopmasına neden olacak şekilde mahrum kalması olarak açıklanabilir. Farklı boyutları olan dışlanma kavramı bir süreci kapsadığından, kişi geçen süre zarfında yaşamış olduğu yere aidiyet duygusunu kaybeder. Ait hissetmeme beraberinde güvensizliği de getireceğinden bu durum hem psikolojik hem de sosyolojik boyutta birçok sorunun ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Dışlanmanın ekonomik boyutu kişinin maddi gelir ve iş durumunu açıklarken; kültürel boyutu istenen yaşamın sürdürülüp sürdürülmediği durumuna işaret eder. Siyasal boyut ise, kişinin vatandaşlık haklarından yararlanıp yararlanmadığıyla ilgilidir. Bahsi geçen boyutlar yaşam içerisinde birbirleriyle yakından ilişkili olduklarından, bir boyutta yaşanan dışlanma, kişinin yaşamının diğer alanlarında da zorluk yaşamasına neden olabilir.
Sosyal dışlanma dil, din, ırk, cinsiyet, yaş, sağlık durumu, ekonomik durum gibi başlıkları kapsayabilir. Kişiler sahip oldukları bazı niteliklerden dolayı dışlanıp dezavantajlı konuma getirilebilirler. Kimi zaman suç geçmişi olan biri sosyal dışlanmaya maruz kalırken, kimi zaman ise işsiz olmak ya da bir engele sahip olmak sosyal dışlanma için bir neden olarak gösterilebilmektedir. Toplumun normları ve değer yargıları da kimin kabul edilip kimin dışarda tutulacağı üzerinde son derece belirleyici olmaktadır. Sebep her ne olursa olsun sosyal dışlanmaya maruz kalan kişiler bu durumdan olumsuz etkilenmektedirler. Araştırmalara göre, depresyon ve anksiyete gibi ruhsal zorlukların yaşanmasıyla sosyal dışlanma arasında pozitif bir ilişki vardır. Bununla birlikte, sosyal dışlanma deneyimi arttıkça riskli davranışlarda bulunma ve suç eylemlerine karışma olasılığının da artacağı belirtilmiştir(Çelikkaleli ve Tümtaş, 2017).
Kişinin yaşamını güvenli bir şekilde devam ettirebilmesi için kabul gördüğü ve kendini güvende hissettiği bir sosyal çevre içerisinde olması oldukça önemlidir. Dışlanma, istenmeme, sevilmeme, değersiz hissetme ve yalnızlık hislerini besleyeceğinden ortaya öfke duygusunun çıkması kaçınılmazdır. Bu durumda, kişi öfkesini ya kendine ya da kendisini dışladıklarını düşündükleri kişilere yöneltecektir. Tamamen soyutlanmak, potansiyeli ortaya koymamak da kişinin kendini bir şekilde yok etmesiyle eş değer sayılabilir. Bir ötekini dışlamak kişinin kendisinde var olma ihtimali olan bir niteliğini de dışlamasıdır. Ötekinde en çok kabul edilmeyen, kişinin kendi ruhsallığında taşıdığı ancak görmeye tahammül edemediği noktalara işaret ediyor olabilir. Nihayetinde, dışlanma sadece dışlananın değil dışlayanın da taşıdığı ağır bir yüktür.
Uzm.Psk.Dnş.Miralem Gür
Kaynakça:
- Çelikkaleli, Ö., & Tümtaş, M. S. (2017). Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Dişlanma Ile Saldirganlik Arasindaki Ilişkide Sosyal Yabancilaşmanin Araci Rolü1. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, (43), 156-175.
- Tunç, S.(2023). Algılanan sosyal destek düzeyi, ait olma ihtiyacı ve sosyal dışlanmanın yalnızlık ile olan ilişkisinin incelenmesi. Yüksek lisans tezi, İstanbul Arel Üniversitesi.
‘’Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka bir ruh sağlığı uzmanına başvurunuz.’’